Türkiye

Türkiye Çerkesleri

Çerkeslerin Anadolu topraklarıyla ve Anadolu’da kurulan devletlerle yüzlerce yıla yayılan insani, ticari ve dini ilişkileri olmasına rağmen, Çerkes toprakları hiçbir zaman resmi olarak Osmanlı İmparatorluğu’na dahil olmamıştı. Osmanlı’nın Çerkesya ile olan ilişkileri genel olarak vassal devleti olan Kırım Hanlığı üzerinden yürümüştü. Ancak Osmanlı, Çerkesya ve Çerkesler için dünyaya açılan ana kapı olmuş, eğitim, ticaret ve dini nedenlerle karşılıklı ve güçlü bağlar kurulmuştu. Ayrıca 13. yüzyıldan itibaren Doğu Karadeniz’den yapılan insan ticareti, Osmanlı İmparatorluğu’nun Karadeniz ve Doğu Akdeniz’in tamamını hakimiyetini almasından sonra da devam etmiştir. Bu süreçte binlerce Çerkes değişik nedenlerle Anadolu topraklarına gelmiş ya da getirilmiştir.

Türkiye’deki modern Çerkes diasporasının oluşumu Rusya İmparatorluğu’nun Kafkasya ve Çerkesya’yı işgal etmesi sürecinin sonucu olarak 1850’lerde ilk Çerkes kafilelerinin ülkeye gelmesiyle başlamış, 1862-1865 arasında Çerkesya’nın işgalinin tamamlanması ve yüz binlerce Çerkesin sürgünüyle devam etmiş, 1900’lu yılların başlarına kadar süren göç hareketiyle de büyük oranda tamamlanmıştır. Bu tarihten sonra da Türkiye’ye bireysel ya da küçük gruplar halinde gelen Çerkesler olmuş, fakat bunlar kitlesel bir nüfus hareketi özelliği kazanmamıştır.

Büyük Çerkes Sürgünü’yle Anadolu’ya gelen Çerkesler iki temel coğrafi hat üzerinde yerleşim yerleri kurmuşlardır. Bunlardan birincisi Samsun’dan başlayıp Tokat, Amasya, Sivas, Kayseri ve Adana’dan geçip Hatay’da biterken, diğeri Düzce’den başlayıp Adapazarı, İzmit, Bursa ve Balıkesir’den geçerek Biga’ya uzanmakta ve Marmara Bölgesi’nin doğu ve güney kısımlarından oluşmaktadır. Bu iki hattın dışında kalan, farklı bölgelerinde bulunan Çerkes yerleşimleri de vardır. 1950’lerde Türkiye’de başlayan büyük şehirlere göç sonucunda Çerkeslerin çoğu da İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlere yerleşmiş ve Türkiye’deki Çerkes toplumu kentli bir diaspora olma sürecini büyük oranda tamamlamıştır.

Osmanlı topraklarına gelen Çerkeslerin sayısı ve bugün Türkiye’deki nüfuslarına dair kesin bilgiler olmamakla birlikte,  1850’lerden 1900’lerin başına kadar Osmanlı topraklarına bir milyon kadar Çerkesin geldiği, bugün ise Türkiye’de Çerkes kimliğine farklı derecelerde aidiyet hisseden 3-4 milyon kişinin bulunduğunu söylemek mümkündür.

Osmanlı topraklarına ilk geldikleri tarihlerden itibaren örgütlenmeye, Çerkes tarihi ve siyasal gelişmeleri üzerine çalışmaya başlamış olan Çerkes entellektüelleri, ilki 1899’da Kahire’de olmak üzere kendi kurumlarını oluşturmuşlar, 1908’de ilan edilen II. Meşrutiyet döneminden itibaren de Çerkesçe eğitim veren eğitim kurumları açmışlar, Çerkes alfabesi oluşturarak ilk yayınları yapmışlardı. Aynı zamanda anavatanlarıyla da iletişimlerini devam ettirerek oraya eğitimci ve aktivistler göndermişler, I. Dünya Savaşı sırasında Kafkasya’nın kaderi konusunda Osmanlı yönetimi ve ordusu nezdinde aktif rol oynamışlardı.

Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılarak modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması sürecinin ilk yıllarında bu gelişmeler sekteye uğramıştır. 1950’li yıllardan itibaren yeniden başlayan kültürel ve siyasal aktiviteler 1990’lardan itibaren daha da yaygınlaşmış, hem Türkiye siyasetinde hem de Çerkes siyasetiyle ilgili farklı gelecek tahayyülleri olan siyasal gruplar ve organizasyonlar oluşmuştur. 

Son yıllarda Türkiye devleti hem Çerkes kültürü ve dili üzerine yapılan aktivitelerde hem de Ortadoğu ve Avrasya coğrafyasında yaşanan siyasal gelişmelerde Çerkes örgütlerini resmi düzeyde muhatap kabul etmektedir. Bugün orta ve lise düzeyindeki okullarda Çerkesçe seçmeli ders olarak okutulmakta, ayrıca Düzce ve Erciyes üniversitelerinde Çerkes Dili ve Kültürü bölümleri lisans ve yüksek lisans düzeyinde eğitim vermektedir.

Bu nedenle, global Çerkes diasporasının büyük kısmının yaşadığı Türkiye’de canlı ve dinamik bir Çerkes kültürel – siyasal yaşamı vardır.